Dünyadaki Müslümanlara uygulanan zülümleri dile getiren Şanlıurfa’da çok az sayıda dernek var. Şanlıurfa’da Cuma günü Şanlıurfa Sivil Tolum Kuruluşları Cuma namazı sonrası Cezayir, Mali, Orta Afrika ve Ruandada Fransa, Güney Afrikada İngiliz, Çeçenistanda Rusya ve birçok Müslüman ülkedeki zulme dur demek için orada idam edilen ve zulme uğrayıp ölenler için gıyabi cenaze namazı kıldılar .
Ruha Derneği Başkanı Mehmet Salih Samak, "Başta Firavun düzeni olmak üzere İslam ümmeti ve alimlerine karşı girişilen bu alçakça saldırıları kınıyor ve lanetliyoruz. Bir asırdan bu yana başsız ve sahipsiz bırakılan İslam ümmeti düşmanları tarafından akla ve hayale gelmeyen türlü tuzaklara düşürülmüş, düşürülmekte olduğunu belirtti.
Şanlıurfa’daki diğer STK’lerin de bu konuda artık duyarlı olması gerekiyor. Doğu Türkistanda başta olmak üzere Müslümanlara yapılan zulümlere karşı güç birliği yapılması gerekiyor.
Dünyadaki ülkelere bakıldığında iç savaşlar, mezhep kavgaları hep Müslüman ülkelerinde oluyor. Emperyalistler yardım adı altında örgütlendikleri bu ülkelerde kardeşleri birbirine düşürüyor. Birde Çin tarafından işgal edilen Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yapılan zülüm ise kanları donduruyor.
Çok az sayıdaki medya kuruluşu gerçekleri gündeme getirmektedir. Haber 7de Serkan Üstünerin haberini okuyunca dünyanın sessiz kalması ve çine yaptırım uygulamamasına ve Birleşmiş milletlerin niçin kurulduğunu sorgulamanın ne kadar halkı olduğunu gözler önüne seriyor.
İşte o haberden bir bölüm sizlerle paylaşıyorum. Çinin, Doğu Türkistandaki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmektedir.
Halkı dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Maonun 1966-1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kuran kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi.
Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çincedir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır. Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.
Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devrimine rağmen Çin alfabesine dokunmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilceye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır.
İslam coğrafyası, Suriyede savaş, Mısırda siyasi kaos ve katliamlar, Burmada Budist çetelerin terörü ile zor günler yaşarken, Çin zulmü altında ezilen Doğu Türkistandaki Uygurlar ise dünyanın sessizliğinin gölgesinde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Birleşmiş Milletlerin soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistandaki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletlerin koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletlere yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde "kaybolmuş" durumdadır. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir.
Çin yönetimi, Doğu Türkistanda 400 kişiyi internet üzerinden propaganda yapmak suçlamasıyla gözaltına aldı. 26 Haziran-31 Ağustos tarihleri arasında 110 kişi bu tür suçlamalarla tutuklanırken, 164 kişi ise uyarıldı. Yakın zamanda Uygur bölgesinde mücahid oldukları gerekçesiyle 139 kişi tutuklandı.
2013 yılı yazında Kaşgar bölgesinde İslami hassasiyetleriyle tanınan ve çevresinde sevilen, sayılan bir aile, kadınların başörtülerini çıkartmasını reddetmeleri üzerine ayrılıkçı terörist damgasıyla evlerinde diri diri yakılmıştır. Akabinde Karılıkta (Kargalık yakınlarında) işgalci, katil Çin yönetimi insansız hava araçlarından silahsız ve savunmasız bir grup Uygur gencini vahşice açılan ateşle katletti. Manzara o kadar vahim olmuştur ki, şehit gençlerin kimlikleri ancak et parçalarının DNA analizi sonucu tespit edilebilmiştir (edilmeye çalışılmıştır). Ağustos ayında Doğu Türkistanlı büyük İslam alimi Abdulkadir Karihacım vefat etmiş. Kaşgarda 30 bin Uygur sabah namazı sonrasında son yolculuğuna uğurlamıştır.