Ülkemizi harcamaya gerek yok bu bir insanlık dramı insanlık suçu. Hayır malum yazar gibi olayı hafife alıp da ABDde her iki saatte bir kadın öldürülüyor demeyeceğim. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir kadın, hiçbir insan, hiçbir yaşlı, hiçbir masum öldürülmesin diyeceğim. Haberlerin sürekli içinde biri olarak kimi günler üzerimden tır geçmiş gibi bir acıyla yaşadığımı hissediyorum. Hayatıma bakıyorum mideme kramplar sokacak bir durum yok. “Peki bu acı ne?” diye söyleniyorum. Bu birkaç ay sürdükten sonra fark ettim. Gün içinde yaptığım haberler bilinçaltımda büyük bir acıya dönüşüyor. Somadan dakika dakika bilgi verirken de aynı acı vardı, Ermenekte de. Seçim günü ve gecesindeki uykusuzluğumda da aynı kaygılar vardı içimde. En çok Gizemde yanmıştı içim. Bir sabah uyanıp ilk onun tecavüze uğradığı ve bir ormanda ağaç altında yakılmış cesedinin bulunduğunu öğrendiğimde yine aynı kramplar girmişti karnıma. Şeker toplayan çocuklar, tecavüze uğrayan erkek çocuklar, kaçırılanlar, dilendirilenler, Suriyeden gelip karda kışta sokağımızda yanıbaşımızda bebeğine sarılıp uyuyanlar…
Şöyle bir müziği açıp eline kahvemi aldığında bile mutlu olamadığımı fark ettim. Evimde ısınırken dışarıdaki üşüyen tüm canlılara yanıyor içim. Karın kışın kayaktan, şaşalı kaz tüyü montlardan, sıcacık eldivenlerden daha fazlası olduğunu biliyor hissediyordum. Hele canımdan sevdiğim bir ablanın “yeter artık kış bitsin iliklerime kadar dondum” diyerek ağlaması ve ardından yine dönüp tövbe etmesi Yaradana. Tevekkül ve rıza…
Sonrasında Özgecan geldi oturdu böğrümüze. Yoktu Gizemden farkı. Gizemde gösterilmeyen tepki bu kez büyüdü. İşte bu kez birleştik acıyla. Hele Özgecanın anne ve babasının vakur duruşu, metaneti verdiği insanlık dersleri, katili bile empati ile anlamaya çalışması…
Toplumu bir araya getirmişti psikolog olmayan isteyen Özgecan. Tıpkı babasıyla hayallerindeki gibi insanlığa ölmez bir hizmette bulunmuştu. Toplumsal bir farkındalığın, kadına şiddetin, istismarın simgesi olmuştu. Milyonlarca kadın onun çığlığını sürdürdü. Tıpkı onun gibi yüzbinlerce mağdur anlatmaya başladı. Kadınlar başlarına gelenleri haykırdılar, erkekler destek oldu.
Elim günlerdir yazmaya gitmiyordu bu konuda. Çünkü çevredeki insanların iyi niyetli olanlar istisna…. Bu konudan nasıl nemalanmaya nasıl prim yapmaya çalıştıklarını gördükçe sızlıyordu içim. Ne ahlak düşkünleri çıktı, ne namus budalaları, o kızın o saatte orada ne işi vardı denebildi pervasızca, ya da mini etek giyiyorsa tecavüze hak ettiği ima edildi.
Kadın olmak zor iş. İnsan olmak daha zor. 52 parçalara bölünüp konteynerlara atılmaya başlandı kadınlar… Sesi biraz çıksa sonsuza kadar kesildi. Kadına şiddetin esasında yatan ise çocuğa şiddetti belki de. Bu da başka bir konunun yazısı olsun diyorum ve bu hüzünlü yazı için affınıza sığınıyorum.
Neslihan Sultan PALA