Serbestlik ile özgürlüğü birbirine karıştırır olduk. Neden mi? Çünkü özgürlük irade işi iken ve insana mahsusken serbestlik iradesizlik ürünüdür. Bu yüzdendir ki insan özgür ,mahlukatlar ise serbesttir.Evet şimdi bu cümleleri kurma yada daha doğru bir deyişle serbestlik ile özgürlük arasında bir karşılaştırma yapma ihtiyacını neden hissettim?
Son günlerde sosyal medyada,haber sitelerinde okuduğum bir haber beni bu ayrımı yapmaya itti. Şöyle ki; KKTCnin Lefke kasabasında yüksek sesten rahatsız olduğu gerekçesi ile Feza Güzeloğlu isimli bir avukatın mahkeme kararı ile hoparlörden sabah ezanı okunmasını yasaklattığı yazıyordu.Avukatın bu şikayeti üzerine Güzelyurt (Omorfou) Mahkemesi üç camiden yapılan sabah namazı yayınlarının durdurulması yönünde karar vermişti.Kararın ardından laiklik tartışmaları alevlenirken özgürlük kavramı da yeniden sorgulanmaya başladı.
Haberi okuduktan sonra beni rahatsız eden hatta biraz daha ileri götürmek gerekirse beni yaralayan birçok nokta oldu. Öncelikle hem meslektaşım olan hem de vazifesi insanların haklarını savunmak olan bir kişinin kendi rahatsızlığını dile getirmek sureti ile başkalarının özgürlüğünü kısıtlamaya çalışması oldukça üzücü bir hadise. Ezan müslümanlar için kutsaldır ve bu kutsal değerler de başta Anayasa olmak üzere diğer kanunlarımız ile güvence altına alınmıştır. Beyni kemalist çamasırhanelerde yıkanmış bu insanların özgürlük,laiklik adı altında yapmış oldukları bu başvuru ve en kötüsü de bunun yargı mensuplarınca onaylanması bizi Tek Parti döneminin de gerisine götürmekten başka bir yere taşımaz. Öte yandan laiklik kavramının bir hukukçu tarafından halen ilkokul kitapları düzeyinde algılanıyor olması da oldukça vahim bir durum. İlkokul kitaplarında yazan ‘laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır şeklindeki bayağı tanımın ötesinde laiklik ; devletin her vatandaşına,her dine,her inanca eşit mesafede yaklaşmasıdır.Kişiler laik olamaz. Ancak devletler laik olabilir.Birey olarak duygularınız,inançlarınız,değerleriniz ve nefsiniz biraraya geldiği vakit her inanca eşit mesafede yaklaşmanız mantık açısından pek de mümkün görünmemekte. Fakat olayı devlet ve bu devlete ait organlar bazında ele alacak olursak ;devlet her vatandaşının haklarını ve özgürlüklerini gözetmek ve korumakla yükümlüdür.Bunun yanı sıra her inanca eşit mesafede olmak ancak devlet dediğimiz soyut kavrama özgü bir nitelik olabilir.Son olarak beni üzen diğer bir husus, mahkemenin vermiş olduğu bu karara camilerde uyulmaması ile yetinilmiş ancak böyle bir karara halk tarafından yeterli tepki gösterilmemiştir.Bireysel hak ve özgürlüklerin her geçen gün daha da önemli hale geldiği ve geliştiği dünyada getirilmeye çalışılan bu tarz kısıtlamalara gerekli tepkinin gösterilmemesi bu noktaya gelene kadar verilen mücadelelere yapılan bir saygısızlıktır.
Bitirirken verilen bu yargı kararının bir an önce bozulmasını temenni ediyorum. Aksi durumun büyük bir hukuk katliamı olmakla beraber bireysel hak ve özgürlüklere indirilen bir darbe olduğu kanaatindeyim. Abraham Lincolnun da ifade ettiği gibi:Başkalarının hürriyetlerini tanımayanlar, hürriyete layık değildirler…