Narı 365 Taneden Oluşan, 365 Günün Bereket Şehri... Doğu romanın en önemli istasyon şehri... Girişimci ruhu olduğu kadar, risk ve maceraperest ruhun şehri.... Ziraatın ileri düzeydeki eseri olarak ipekçiliğin çok geliştiği ve sanayinin kurulduğu şehir; bu günün Suruçudur. Suruçun kökleri tıpkı meyan bitkisinin kökü gibi toprağın altına saklanmış, verimini yeryüzünde bir kaç kök dalıyla koca bir bidondan meyan-balını salgılamak için bekliyor. Suruç bugünlerde tekrar o mümbit verimkar günlerine geri dönmek için nöbet tutuyor. Yıllardır beklenen "su Suruç ovasına akacak." Akacak akmasına da... Harran ovasına düşülen hatalara Suruçta devam edilecek mi? 50 derece yanık yüreğine, cazip bir serinlikte akan suya yüzme bilmeyen tarımcıyı, tarım arazileriyle birlikte kanallara itecek miyiz? Yöre insanımızı… ANIZ! TUZLULAŞMA! BETONLAŞMA! EROZYON! Harranı içten içe yerken şimdi sıra Suruç ovasına mı gelecek? Hayır! Suruç çiftçisinin daha önce yeraltı sularıyla yaptığı tarımla yeterince tecrübe kazandırmıştır. Suruçlu bilir ki; ovanın altında yatan bilmem kaçıncı dönemin denizinden kalma tuz canavarı suyla birlikte toprağı köreltecek... Suruçlu bilir ki; anızla toprağı yakmak yaradan zincirini kırmaktır. Toprağı külle çevirmektir. Suruçlu bilir ki; toprağı suyun akışına bırakırsa erozyon olur ahırı toprak evveli toprak yok olur. Suruçlu bilir ki; verimli toprağın üstüne devasa beton yığınlardan oluşan binalar oturtulmaz. Suruçlu bilir ki; Her santimetre toprakta bölgenin de insanında dünya insanında Afrika da açlıktan ölen insanın hakkının vardır Ve yine bilir ki; biz bu toprakları ne kadar verimli kullanırsak, mevsimlik tarım işçileri başka yöreler de müstecir muamelesi görmeyecek. Adanaya pamuğa Karadenize fındığa gitmeyecek. Toprağın; toprak veriminde, Ürünün; ürün bereketinde, Su gibi aziz olsun ovan... Narı 365 taneden oluşan 365 günün bereket şehri...