Mutlu muyum?
Oflayıp puflayarak ya da büyük koşuşturmacalar içinde kaybolarak kendi sesimizi bile duyamadığımız kısa kış günlerinde durup da kendimize şu soruyu soralım:
MUTLU MUYUM?
Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte içimizdeki enerjinin her geçen gün azaldığı, mutluluk hormonlarının daha az salgılandığı bir gerçek. Güneş ışınlarından da yeterince faydalanmamasından kaynaklı bu gri günleri mümkün olan en iyi şekilde değerlendirebilmek ve mutluluğu asıl kendi içimizde aramayı başarabilmek çok kolay. Elime geçen bir listeyi kendi süzgecimden geçirerek sizlerle paylaşmak istiyorum. İşte anladığım kadarıyla mutlu olmanın sırları:
Bunun için uzmanlar öncelikle güne gülümseyerek başlamak gerektiğini vurguluyor. Yaşanan her ne ise; yaşanan her şeyin bir önceki günde kalması gerekiyor. Her yeni gün, dünyanın yeniden aydınlanması gibi yüzümüze aydınlık bir gülümseme kondurmak iyi bir başlangıç.
Gülümseyerek bakılan bir günde güne güzel başlamanın ikinci yolu kalbimizi Allah-ü Teala’ya açarak, hayr duaları etmek. Bu bize evrende yalnız olmadığımızı, bizi yaratan gücün aynı zamanda her an bizimle olduğunu ve bizi koruduğunu hatırlatıyor.
Olumsuz düşünceler bir mıknatıs gibi bütün olumsuzlukları üzerimize çekmekten başka işe yaramıyor. Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi “güzel düşünen güzel görür, güzel gören hayatından lezzet alır”. Yani başka bir anlatımla bakış açımızı olumlu bir biçime büründürmek önemli.
Sevmek ve sevilmek Allah-ü Teala’nın Vedud sıfatına karşılık gelmekte. Bir insana kendini “iyi ve mutlu” hissettirecek duygular sevmek ve sevilmek. Yaradan’ın “bizi yaratmakla” bizi yaratmaya layık görmekle ne denli sevdiğini hissetmeliyiz. Bizi en çok sevenin en güçlü olduğunu bilmek, evrende güven içinde olduğumuzu da anlamamıza yardımcı olacaktır. Ve yapmamız gereken bizi en çok seveni en çok sevmeye başlamaktır. Dahası Yunus Emre’den feyz alarak tüm yarattıklarını O’ndan ötürü sevmeyi ilke edinmek. Sevdikçe gözlerimizdeki bakışların yumuşadığını, daha olumlu bir insana dönüştüğümüzü göreceğiz. Olumsuz hisler taşıdığınızda aynaya bakın, yüz hatlarınızdaki gerginliğin iç organlarınıza kadar sizi ne kadar kastığını biliyorsunuz. Aynı şeyi mutluyken de yapın. Dünya yansa mutlusunuzdur, ötesi yok.
Mutluyken bizim için hayatta aşılmayacak engel, affedilmeyecek suç, kazanılmayacak zafer yoktur değil mi?
O halde işe, neden kendimizi sevmekle başlamayalım ki? Madem En Sevilen bizi en sevdiği olarak nitelendiriyor. Biz Yaradan’ın bize verdiği bu değere neden değer vermiyoruz? Evet ayna terapisi önemli. Aynayı elimize alıp şu sözleri kendi kendimize söylemekte yarar var: “Ben özelim, ben sevilenim ve ben beni seveni seviyorum. Mutlu olmayı hak ediyorum. Ve mutlu oldukça evrene mutluluk saçmayı diliyorum”.
“Meşguliyeti olmayanın yoldaşı şeytandır” buyrulmuş hadisi şerifte. Uzmanlar bu konuda hedef belirlemenin önemine de değinmektedir. Amacı olmayan insanın daha kısa yaşadığının belirlendiği günümüzde, uzun ve kaliteli yaşamın sırrı ulaşabilecek bir hedef seçmekte yatıyor.
“Mutlu olmanın yolu mutlu olmaktan geçiyor” özellikle yardımsever bir toplum olduğumuz için, paylaşmanın önemini en iyi bilen milletlerden biriyiz. “Komşusu açken tok yatamayacak” kadar duyarlı olma özelliğimizi kaybetmemeli; ana baba hakkından sonra komşu hakkının geldiğini unutmamalıyız. Osmanlı zamanındaki geleneklerden biri hep dikkatimi çekmiştir. Her sofrada fazladan tabak kaşık konurmuş o dönemde. Gelen davetsiz misafir için önce gönüllerde yer açıldığının ne büyük göstergesi.
Bunun yanı sıra uzun bir liste var önümde. Doğaya karışmak, bahçeyle uğraşmak, dans etmek, spor yapmak, televizyonu asgari düzeye indirmek, yüz yüze iletişime önem vermek ve tuşlarla oluşturulan sanal dünyalardan azami ölçüde uzaklaşmak, korkularla yüzleşerek, sorunlarımızın bizden daha büyük olamayacağının ayırtına varmak, uyku düzenine dikkat etmek, 12’den sonra mümkün mertebe uyumak, düzenli kitap okumak ve içinizdeki sanatçıyı açığa çıkarmak bunlardan sadece birkaçı.
En çok dikkatimi çekenler ise, müzelere-tiyatrolara gitmek ve kendimize çiçek almakla ilgili maddeler. O halde bu kışın ortasında kendimize en yakın çiçekçiden bir demet kır çiçeği almakla işe başlayabiliriz. Çünkü hayatın küçük sürprizleri her an gözümüzün önünde saklı. Önemli olan bunları görebilmek ve mutluluğun dışarıdan içeriye sızmadığını, içerimizden evrene yayıldığını bilmek…
Kaleminize yüreğinize sağlık...
Teşekkürler hocam