Suruç, coğrafi konumu gereği neolitik dönemi canlı canlı ve sıcağı sıcağına yaşayan sayılı yerleşkeler arasında yer alır.
Tarih öncesi dönem dediğimiz insanların toplayıcılık ve avcılıktan yerleşik hayata geçiş dönemi olarak adlandırdığımız neolitik dönem özelliklerinin tümü görülür. Suruç Ovası ve yerleşik olarak Suruç’ ta yapılan çeşitli kazı ve incelemelerde Suruç Ovası ve çevresinin 4. zaman ortalarında oluştuğu ve ovanın dümdüz bir bataklık olduğu var sayılmaktadır. Zamanla Urfa Platosunun oluştuğu ve Suruç Ovasının çok sonra suların çekilmesi sonucu dümdüz bir arazi ünitesi olarak oluştuğu genel kabul görmektedir. Suların çekilip, bataklıkların kuruması ile birlikte yaşam alanların ortaya çıktığı ve ilk zamanlarında toplayıcılık ve avcılıkla uğraşan insanların zamanla ekim- dikim aşamasına geçtiği, bunun doğal bir sonucu olarak yerleşik hayata geçtiği gözlenmiştir.
Suruç, Mezopotamya – Sümer medeniyetinin doğal bir uzantısı ve Anatoliya medeniyetine geçişin durakları arasında yer almıştır. Hatta Suruç‘un Mezopotamya- Anadolu – Mısır üçlü medeniyetlerinden etkilendiği ve bu üç medeniyeti etkilediği genel kabul gören bir durumdur.
Yine Suruç her üç semavi dinin ve İbrahimi dininin yoğun yaşandığı ender yerleşkelerdendir.
Suruç sırtını Urfa Platosuna dayamıştır. Ön cephesi Suriye –Arabistan çöllerine bakmaktadır. Kuzeybatısında Fırat Nehrinden serinliğini alır. Fırat serinliğini sırtında Dicle’ye taşır. Dümdüz, pürüzsüz cildinden coğrafyasında- son derece verimli- albenisi yüksek verim ve üretim alanlarını barındırır.
Suruç Ovasında tüm yapılar topraktan- çamurdandır. Bu nedenle tarihi bilgi ve belgeleri taşa işlenmişliği, pek azdır. Olan yapılarda zamanla yıkılıp gitmişlerdir. Ancak her şeye rağmen gerek höyüklerde yapılan kazı çalışmaları, gerekse coğrafik, jeolojik ve biyolojik incelemelerden çıkarılan sonuçlar, tarihi hakkında somut, elle tutulur bilgileri önümüze sermektedir.
Suruç çeşitli kavimlerin yerleşim alanı olmuştur. Hurilerin bir kolu olan Mittaniler M.Ö. 3000-2000 yılları arasında bu bölgede yerleşiktirler. Daha sonra Aramilerin bölgeye yerleştiği görülür. Aramiler bölgede Bit-adini devletini kurmuşlardır. Ve Suruç Bit-adin devletinin önemli yerleşim yerlerindendir. Aynı dönemde Hattilerinde bölgede boy gösterdiği görülür.
Suruç M.Ö. 9. yüzyılda Asurların eline geçmiştir. Asur İmparatorluğu Med ve Pers kavimlerinin ittifakı sonucunda yıkılması üzerine Suruç uzunca bir dönem Med İmparatorluğunun denetimine girmiştir. M.Ö. 570’li yıların sonuna doğru Med İmparatorluğunun yıkılışı, yerini Pers İmparatorluğuna bırakması üzerine Suruç, Pers İmparatorluğunun denetiminde kalmıştır.
Aynı dönemde Suruç’un yüz yıl kadar Babil İmparatorluğunun denetiminde kaldığı kabul edilmektedir. Çünkü bölgede Babillilerden kalma yeraltı su kanalları mevcuttur ve keşfedilmeyi beklemektedirler.
HZ. İbrahim döneminde Suruç, Seruç şehri diye anılmaktadır. Hz. İbrahim’in babasının adı Nahar olarak bilinir. Nahar’ın babasının adı Seruğ’dur. Suruç zamanla söylene söylene Suruç olagelmiştir.
Suruç, bir dönem Roma İmparatorluğunun egemenliği altında kalmış, Roma İmparatorluğunun ikiye bölünüp, Doğu Roma İmparatorluğunun Bizans adını alması üzerine, Suruç Bizansın denetimine geçti. Bizans İmparatorluğunun denetiminde bir yerleşim birimi olarak varlığını devam ettirdi. Bu dönemde önce Edessa (Urfa) sonra Kudüs Krallığına bağlandı.
M.S. 700’lü yıllarda bölgede İslam orduları boy göstermeye başlar. Ve Suruç Hicri 466 yılında Şeyh Mesleme tarafından Haçlı orduları elinden alınır.
1100 yıllarında Artukoğullarının eline geçen Suruç aynı yıllarda tekrar Haçlıların eline geçer. Urfa kontu Bolvadidin’in eline geçen Suruç M.S. 11. yüzyılda Ermenilerin eline geçer. Ermeni kontu Philaters’un kontrolüne giren kent 12. yüzyılın başlarında Zengi orduları komutanı İmammeddin Zengi tarafından 1127 yılında geri alınır. Zengilerin kontrolüne girer. Sonra sırasıyla Eyyübilerin ve Harezmîlerin denetimine geçen şehir, bir müddet Anadolu Selçuklularının da egemenlik alanlarının içinde yer almıştır.
1251 yılında Moğol istilasına uğrar. Moğol komutanı Neşu Rivan tarafında yağma ve talan edilir. Kıyımdan geçer. 1517 yılında, Yavuz Sultan Selim’in Kudüs seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Osmanlı denetiminden önce Halep iline sonra Urfa iline bağlı olarak yönetilmiştir.
30 Ekim 1918 de Mondros müterakkisinden sonra, önce İngiliz, ardından Fransızlar tarafında işgal edilmiştir.
5 Nisan 1920 tarihinde Fransızlar Suruç’tan Suruçlular tarafından atılmıştır.
1921 Ankara Antlaşması ile Suruç Türkiye toprakları içinde yer almıştır.
SALİH YAVUZ