MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım yaptığı konuşmada ; Şimdi siyaset idare işidir, siyasetçi idari insandır ve biz siyaseti bu ülke için yapıyoruz. Geçmişten bugüne kadar da kral olsun, padişah olsun, devlet başkanı olsun hepsi siyasetçidir. Ülkelerini siyasetle idare etmişlerdir, ellerinde kuvvet varmıy dı vardı, hem kuvvet hem siyaset. Günümüzün siyasetçileri de iddialı insanlardır biz neyin iddiasındayız bu ülkeyi biz herkesten daha iyi idare ederiz, milletin refahını da herkesten daha iyi yükseltebiliriz ama idareyi iyi yapabilmek için iddialı olabilmek için de bugünümüzde neler yapabileceğimiz ve neler yapmamız gerektiğini yarını da nasıl inşa edeceğimizi nasıl siyaset üreteceğimizi belirlemek için önce geçmişimize bakmamız lazım yani atalarımız ne yapmışlar, dedemiz ne yapmış bu coğrafyaya nereden gelmiş, niye gelmiş, neyle karşılaşmış, çok uzağa gitmeyeceğim çünkü ben tarihçi değilim, bin yıl öncesine gideceğim yani hepimizin bildiği okullarda bize öğretilen ve tarih kitaplarında yazılan 1071 yılında sultan Alparslan Malazgirte ordusuyla gelmişler, neden gelmişler? Bizanslılar gelmiş, haçlı ordusunu toplamışlar ve demişler ki Türkler, Araplar, Kürtler ve Müslümanlar bu coğrafyaya geliyor, izin vermeyin. Bu coğrafyaya girmeyeceksiniz, Anadoluya gelmeyeceksiniz demişler, netice itibari ile yapılan savaşta sultan Alparslan haçlı ordusunu yenmiş ve Anadolunu kapıları açılmış, kafileler halinde Anadolu’ya yerleşmişiz, Anadolu Selçuklu ve daha sonra ki beylikler 1299’da da Osman Bey devletini kurmuş. Alan 5600 kilometre kare, sayı 400 çadır, 400 adet çadırla söğüt kasabasına bir devlet kuruyorlar, aradan 400 yıl geçiyor ne zamana kadar 1699 karlofça antlaşmasına kadar, o antlaşmanın olduğu güne kadar o Osmanlı’nın toprak bütünlüğü ne kadar? 24 milyon kilometre kare toprak yani olayın anlaşılabilmesi açısından söylüyorum, 30 tane Türkiye, dedemiz, atamız 400 yılda Türk’ü ile, Arabı ile, Türkmeniyle 30 tane Türkiye’yi fethetmiş. Bilinen dünyanın üçte birini almış, at sırtında kılıçla ve yürüyerek adaleti sağlamıştır, Allah’ın adaletini bilinen dünyanın üçte birine yaymıştır. Nizam-ı alem diyoruz ya işte Allah’ın nizamını dünyaya kurmuştur, cihana hakim olmuştur. 1699 karlofça antlaşması ile birlikte ilk defa toprak kaybetmiştir, 2. Viyana’yı kuşatıyor Osmanlı diyor ki kırım harına şu köprüyü tut, kırım harı da bu Osmanlı çok oldu biraz burnu sürtsün yıkın köprüyü diyor, tabi orada ilk toprağı kaybediyorsunuz. Şimdi 1699 yılından 1919 yılına kadar ne kadar toprak kaybediyoruz? 23 milyon 600 kilometre kare alan gidiyor yani 29,5 adet Türkiye gitmiş, 320 yılda geldiğimiz nokta budur. 320 yılın sonunda 29 Türkiye gitmiş 1 Türkiye kalmış, bunu tarihçiler de tartışıyorlar Abdülhamid şu kadar kaybetti diyorlar, Abdülhamid 30 yıl tahtta kalmış 1,5 milyon kilometre karelik alan gitmiş, 2 Türkiye. Abdülhamid’i tahttan indirmişler 2. Meşrutiyet ilan edilmiştir ve ben bunları eleştri için söylemiyorum, tespit için söylüyorum, bugün ne yapmamız gerektiğini bilmemiz için dünü bilmek lazım. Meşrutiyet ilan edliyor netice itibariyle 11,5 milyon kilometre toprak gidiyor, yani ne demek bu 10 tane Türkiye gidiyor, fethettikleri topraklar ellerinden gidiyor. Hani bir türkü var ya burası Muş’tur yolu yokuştur giden gelmiyor acep ne iştir diye Muş neresi Yemen’dedir, bataklıktır. Askerlerimiz gidiyor ve daha İngilizler ile savaşmadan bataklığa batıyorlar ve rahmete kavuşuyorlar, şimdi 1919 yılına geliyoruz savaşa giriyoruz ve Almanlar ile beraberiz, yeniliyoruz ve Anadolu’da gidiyor. İngilizler geliyor İstanbul’u işgal ediyor, Fransızlar buraya geliyorlar, Ermeniler Erzurum’dan geliyor, İzmir Yunanlılara gidiyor, geriye 200 bin kilometrelik bir alan kalıyor ve milli mücadelenin sonunda Allah hepsinden razı olsun, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları bizlere bugün ki Türkiye’yi bırakıyorlar. Kısacası geldiğimiz nokta budur.
Şimdi ben bunu neden anlattım bir bakıyorsunuz 30 Türkiye ve bir bakıyorsunuz ki 1 Türkiye kalmış ne ile başlamış bir karış toprak vermekle başlamış, siyasetçinin yapacağı nedir? Toprağını vermeyecek, gücü yetiyorsa kaybettiğini de alacak. Aldık mı? Aldık ve şimdi Karabağ’da 30 yıl önce Ermeniler gelip bizden toprağı aldılar mı? Aldılar. Bütün dünya baktı mı? Baktı. Beşikteki bebekleri ve 80’lik dedeleri kestiler, hiç kimse Azerbaycan’a yardım etmedi ve Türkiye’ye de yardım etmediler, 4 tane helikopteri vermediler. Biz bundan 2 yıl önce F-16 filosunu indirdik genelkurmay başkanımız, silah arkadaşları ve özel kuvvetlerimizle sarhoş döver gibi döverek 44 günde toprağımızı geri aldık. Şimdi bu coğrafyada yaşamak zordur çünkü bu coğrafya dünyanın merkezidir, bu coğrafya ilahi dinlerin merkezidir, Şanlıurfa’da Halil İbrahim makamı vardır, bir İbrahim makamı da Mekke’de vardır, bu bölge dünyanın merkezidir ve bu bölgeye hakim olan dünyaya hakim oluyor. Dolayısıyla bu bölgede yaşamanın bedelleri çok fazla o yüzden uyanık olmak mecburiyetindeyiz, bizden toprak talebi var mı? Var, 1978 yılında PKK Diyarbakır’ın köyünde kurultay yapmış ve demişler ki biz Suriye, Türkiye ve İran üzerinde büyük terör devletimizi kuracağız. Kürt meselesi gelir buraya dayanır, Kürt meselesi dediğin konu ayrı devlet istiyorsun demektir, İsrail vaad edilmiş toprakların peşinde. Ben mecliste de konuşmuştum Gazze savaşı başladığı zaman bunların hedefi Gazze değil bunların hedefi bizim kendi topraklarımız dedim ama onlar bu Arap – İsrail savaşı bizi ne ilgilendirir dediler, şimdi İsrail Lübnan’a doğru geliyor, 170 kilometre var sınıra. Suriye’de sığınak var ve Amerika İsrail ile birlikte PKK’Ya yığınak yapıyor, neden yığınak yapıyor çünkü terörizmi içeriden attı, Türkiye için yığınak yapıyor. Şimdi biz bunları görmezden mi gelelim? Siyasetçinin işi nedir? Siyasetçinin işi toprağı vermemektir, bunu gücüyle ya da siyasetle vermeyecek, şimdi Devlet Bahçeli durup dururken 22 Ekimde neden silahı bırakın umut hakkını verelim siyaset hodri meydan meclise dedi, bir taraftan da 3. Dünya savaşından bahsediliyor, hep beraber izliyorsunuz aşağıda Gazze savaşı var, Suriye yeni patladı ve yukarıda Ukrayna savaşı var. Şimdi 3. Dünya savaşına gireceğiz nerede olacak bu dünya savaşı Şanlıurfa ile Arjantin arasında olmayacak, Afrika’da da olmayacak, Pakistan ile Hindistan arasında da olmayacak, bu coğrafyada olacak bu dünya savaşı. O zaman varsa böyle bir ihtimal iç cephe güçlenecek, içeride birlik oalcaksın ve içeride kenetleneceksin, içeride kenetlenmenin yolu nedir bin yıldır beraber yaşadığın, beraber fethettiğin, Çanakkale’de beraber yattığın insanlarla birlikte oalcaksın, bunun formülü nedir terörün bitmesidir, o yüzden Kürtler bizim kardeşimiz PKK bizim düşmanımızdır, bu coğrafyada birçok etnik unsurla hep beraber yaşıyoruz, bu çağırının uzatılan eli ve sebebi budur, içeride birliği sağlamaktır, olası toprak taleplerine ve savaşlarda bir olalım. Şimdiye kadar elimizi uzattık yanlış bir cevap almadık ve 1 yıl öncesine kadar cumhurbaşkanımız, Esad’a elini uzatıyordu. Sonunu hep beraber izliyoruz işte, şuanda nerede olduğu belli değil Türkiye ile masaya otursaydı bu işler başına gelmezdi, şimdi biz devlet olarak ve cumhur ittifakı olarak elimizi uzattık bu silahları bırakın gelin siyaset yapıyorsanız işte meclistesiniz, efendim APO konuşamaz, 57 tane APO mecliste konuşuyor da ona neden sesin çıkmıyor? Maaşını veriyorsunuz, yolluğunu veriyorsunuz, emekli ediyorsun ve çıkıyor meclisin kürsüsünde hepsi konuşuyor. İmralıyla aralarında ne fark var? Hani siyaset yapıyoruz ya şimdi siyaset yapınca herkesin milliyetçilik damarları kabarıyor, daha düne kadar Demirtaş içeriden çıksın diye miting yapanlar bugün urgan atıyorlar, işin enterasan tarafı bu, biz bu coğrafyanın geleceği için siyaset yaparız, MHP daha fazla oy alsın, milletvekili sayısı çoğalsın, belediyeleri çoğalsın da Türkiye’ye ne olursa olsun gibi bir anlayışa sahip değiliz. Liderimiz ne diyor önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben, şimdi bu çağrının gerçeği budur, terör bitsin bir ve beraber olalım, kimsenin toprak talebi de olmasın bu manada, şimdi bizim dedemizim kaybettiği topraklara bakarken birçok oyunla da hep beraber karşılaştık, hala da devam ediyor. En fazla söylenen nedir? Efendim Araplar bizi hançerledi, tarihte ne kadar ne oldu bilmiyorum, onun için bir Arap düşmanlığı vardır ama Fransızlar bizim başımızı mı okşadı? Yunanlılar ekmek mi verdi? İngilizler su mu verdi? Fransızlar geldi burayı işgal etti, İngilizler geldi İstanbul’u işgal etti, Yunanlılar geldi İzmir’i işgal ettiler. Araplar bizi arkamızdan bıçakladı onlara düşmanlık Fransızlar geldi bizi önümüzde bıçakladı gelin kucaklaşalım böyle bir mantık var mı? Var, kimde var bu mantık Fransızların ve İngilizlerin buraya bıraktıkları çocuklarında var, şimdi sen aynı kıbleye doğrulduğun din kardeşini düşman ilan edeceksin, komşunu düşman ilan edeceksin elin Fransızı sana 3 bin kilometreden gelecek memleketini işgal edecek ona hayran olacaksın, işin enteresan tarafı da bu Arap düşmanlarının hepsi esad sevici. Esad’a bir türlü laf söyletmiyorlar, Araplar kötü Esad iyi, Araplar kötü ise Esad’ın ne iyiliğini gördünüz? Esad’da Arap ve Esad çoluk çocuk, genç yaşlı demeden hepsine kıydı, attı. Cenabı Allah bu dünyada bunu yapanları bu dünyada hesabını soruyor, bu dünyada zalim olan bu dünyada Allah’ın adaletini görüyor. Netice itibari ile Esad’ın babası da öyleydi, bugün Suriye meselesinde Devlet Bahçelinin uzattığı elin bir gerçeği Suriye’de çıktı neden çünkü ortalık karışıyor, birlik beraberlik içinde olayım ve dışarıya karşı güçlü görüneyim. Hafız Esad PKK’yı besleyen, organize eden ve Suriye’de büyüten insandır. İyi hatırlayın Suriye’de Kürtlerin kimliği yoktur Suriye devleti Kürt olanlara kimlik vermemiştir, yiyecek ekmeğe de muhtaçtır ama Türkiye’den giden pkk’nın kontrolünde ki Kürtlere her imkanı sağlamıştır. Neden sağlamıştır çünkü Türkiye’ye düşmanlık için sağlamıştır, Türkiye’ye husumet için sağlamıştır, bu 40 yıldır böyledir. Şimdi soruyorlar ya Esad gitti orada ne olacak diye öncelikle Türkiye düşmanı pkk’nın abisi gitti dikkat edin Suriye ordusu çekilirken bazı yerleri PKK’ya teslim etti.