Üç yıllık hizmet süresini tamamlayan sözleşmeli öğretmenlere yer değişikliği hakkı tanınması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun taslağının hazırlanması, öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin bir çalıştay yapılması gibi bazı adımların dışında beklentileri karşılayacak bir iş ve işlem hayata geçirilmemiştir.Sözleşmeli öğretmenlerin kadro ve eşit haklar beklentisinin karşılanmaması, 3600 ek gösterge artışı sözünün gereğinin yerine getirilmemesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili belirsizlik, öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin bir sistemin oluşturulmaması, unvan değişikliği sınavları konusunda somut bir girişimde bulunulmaması gibi pek çok sorun çözüm bekliyor.Bunların yanı sıra, ücretli öğretmenlik garabeti, yer değişikliği sürecinde karşılanmayan talepler, öğretmene karşı giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı bir adım atılmaması, öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi gibi konularda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir.
Sendika olarak, uzun süre önce teklif
ettiğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer verilmesiyle
birlikte bir beklentiye dönüşmüştür. Bir an evvel çıkmasını istediğimiz kanun, öğretmenlerin
haklarını ve yetkilerini koruyacak ve geliştirecek bir eksende ele alınmalıdır.
Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının belirlendiği, mesleki
gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin tanımlandığı, öğretmene
destek niteliğinde bir meslek kanunu bir an önce çıkarılmalıdır.
Sözleşmeli öğretmen istihdamı, gerek
sözleşmeli eğitimciler gerek istihdamı gerçekleştiren kurumlar gerekse farklı
statüdeki personelden aynı kamu hizmetini alan öğrenci ve ebeveynler açısından
ciddi sorun oluşturmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın
tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok
değeri heba etmenin adıdır. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması anayasal hakları
sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta, eşleri birbirinden, çocukları da anne
babalarından ayrı bırakmakta, öğretmenleri işi ile eşi arasında tercihe
zorlamaktadır. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız yanlış istihdam
politikası, öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde
verimliliği düşürmektedir. Kamu istihdam politikalarına yön verenler, nitelikli
kamu hizmetinin ancak iş ve iç huzuruna kavuşmuş, anayasal hakları tesis
edilmiş kamu personeli eliyle yürütülebileceğini görmeli, sözleşmeli
öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
24 Haziran seçimleri öncesinde vadedilen, Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer verilen 3600 ek gösterge vaadi konusundaki haklı beklentinin, henüz hiçbir somut adım atılmaması nedeniyle yerini umutsuzluğa ve küskünlüğe bıraktığı bir sürecin yaşanmakta olduğunu görmekteyiz. Eğitim çalışanlara verilen vaadi yerine getirecek, kamu personel sisteminde ülkesine ve milletine hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılayacak, ek gösterge kaynaklı mağduriyetleri giderecek, çalışma barışını ve iş huzurunu sağlayacak şekilde bütün kamu görevlilerini kapsayacak bir ek gösterge çalışması yapılmasını istiyor ve bekliyoruz. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli, sözlerin yerine getirilmemesinin oluşturacağı sosyal maliyet gözden ırak tutulmamalıdır.
Ülkemizin eğitim sisteminin gelecek
projeksiyonunu betimleyen 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nin içerdiği tespitler ve
hedefler her geçen gün umut olmaktan çıkmakta, belirsizlik ümitleri
söndürmektedir. Vizyon Belgesi’nde yer alan takvim doğrultusunda hedeflerin
gerçekleştirilmesine yönelik çabaların yetersiz kaldığı endişesiyle birlikte,
sürecin katılımcılıktan uzak, eğitim paydaşlarının görüş ve katkılarının dışarıda
bırakılarak yürütüldüğünü görüyoruz. Paydaşların görüş, öneri ve
eleştirilerinin hesaba katılmadığı, istişare mekanizmasının devre dışı
bırakıldığı bir çalışmanın memnuniyet katsayısı da başarı oranı da düşük
olacaktır.
Bakanlık, özellikle eğitim
çalışanlarının özlük haklarında ve çalışma şartlarında iyileştirme ve
geliştirme vadeden hedefleri bir an evvel hayata geçirmelidir.
Şiddetin her geçen gün arttığını, farklı
faillerle yeni kulvarlar bulduğunu, bedelini de eğitimcilerin ve tüm toplumun ödediğini
üzülerek müşahede ediyoruz. Şiddeti önleyecek, eğitimcinin itibarını daha da
artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı koruyacak yasal
düzenlemelerin yapılması artık kaçınılmazdır. Bunun için, yetkili kişi ve
kurumlardan sivil toplum örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk
düşmektedir. Eğitim ve öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve
öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir,
şiddet veya tehdit kullanan kişilere hapis cezası verilmesi; eğitim
kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri
dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan
suçlardan sayılması ve eğitim çalışanlarına karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza
hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi
üzerine Bakanlığın hukukî yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticiliği, ikincil
görev olmaktan çıkarılarak meslekleşmeyi sağlayacak çalışmalar yapılmalı,
bununla ilgili olarak yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Eğitim kurumu
yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir
meslek olarak ele alınarak ‘ikincil görev’ ve ‘görevlendirme’ kapsamından
çıkarılarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline dönüştürülmesiyle
mümkündür. Eğitim kurumu yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak
inisiyatif alanları genişletilmeli, mevzuat kuşatmasından kurtarılmalı,
bürokratik rolleri azaltılmalı, yetkilendirilip güçlendirilerek
eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır. Okul liderliği, yetki ve
yeterlilikler yönünden güçlendirildiği gibi, maddi ve manevi yönden de cazip
bir meslek hâline getirilmelidir.
Kariyer basamakları uygulamasının
yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik
kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif
faaliyetlere teşvik etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer
basamaklarında ilerlemek için lisansüstü eğitim yapmaya teşvik ettiğini, bu
sonuçlar doğrultusunda eğitimde kalitenin artırılmasında önemli bir faktör
olduğunu, öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki gelişmeleri takip etmesi
bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlerin
niteliğinin artırılması bağlamında gerçekleştirilecek politika süreçlerinde
kariyer basamakları sistemine yeniden işlerlik kazandırılması gerekmektedir. Bu
çerçevede paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin
yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba
odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata
geçirilmelidir.
Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve
işlemlerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki
tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin
karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanı sıra çalışma barışının bozulmasına ve
motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm
sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü
esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel atama ve yer değiştirme
sistemlerinin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir. ‘Öğretmen
Atama ve Yer Değiştirme Süreci Tespitler ve Bir Model Önerisi’ raporumuzda
Bakanlığın ve kamuoyunun dikkatine sunduğumuz üzere, yer değişikliği talepleri
adil ve hakkaniyete uygun sonuçlar üretecek şekilde yeniden tasarlanmalıdır.
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel
İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve
diğer hizmet sınıflarında çalışanların eğitim-öğretim hizmetinin aksamadan en
etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği görülmeli; eğitim-öğretim
sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. Şef, memur ve
hizmetlilere öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ödenmemesi hak ve adalete uygun
değildir. Bu nedenle, hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim ve
öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın
merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim
çalışanlarına da ödenmelidir. Eğitim kurumlarındaki personelin haftalık 40
saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da
personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin
hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında yer alan eğitim çalışanlarının liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde mesleki ilerlemelerini sağlayan en önemli araçlardan birisi olan unvan değişikliği sınavları konusunda Bakanlık somut adım atmalı, unvan değişikliği sınavlarını ivedilikle gerçekleştirmeli; görevde yükselme sınav sonuçları çerçevesinde atama bekleyen boş kadrolara, şeffaf ve merkezi bir süreç dâhilinde atama yapmalıdır.
Darbecilerin
izleri tamamen silinmeli, darbe ürünü kılık
ve kıyafet yönetmeliği değiştirilmelidir
Kamusal alan yalanıyla yıllarca
kadınlara ve kız öğrencilere yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatması,
verdiğimiz mücadele, yaptığımız eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırılmış,
kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten
çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engel aşılmış; Millî
Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te
de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık ve kıyafet dayatmasının kaldırılması
son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Kamu
görevlilerini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte acilen değişiklik yapılmalı ve altı
yıldır sürdürdüğümüz serbest kıyafet eylemi gerekçelerimizden olan erkek kamu
görevlilerine kılık ve kıyafet dayatmasından da vazgeçilmelidir.
Yarıyıl, eğitim yöneticileri için
sorunlara odaklanıp çözümler üretme dönemi olmalıdır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, birinci kanaat
döneminin öğrencilerimiz için aktif bir dinlenme dönemi olmasını temenni ediyor,
geleceğimize verdikleri emeklerden dolayı eğitim çalışanlarımıza teşekkür
ediyoruz.