Sorsaydın söylerdim sana!
dinleyecek cesaretinin olmadığını bile bile,
ördüğün duvarları yıka yıka,
taş taş üstünde bırakmadan,
paramparça edercesine,
yırtarcasına gökyüzünü,
koyu siyaha çalmadan
henüz masmaviyken denizler
sorsaydın söylerdim sana..!
kal demek yerine gitmenin,
konuşmaktan ar edip susmanın,
fırtınalar koparmak yerine durulmanın,
huzur vermeyeceğini bile bile
ve
gitmenin, susmanın, durulmanın...
her saat başı ve her geçen gün
dayanılmaz acısıyla başbaşa kalışın
ve ne çare ki adına tecrübe denilen
o deli saçması acıyı yaşamanın
senli bir felaketten daha kolay olduğunu
ve bunun benim için hafifletici bir sebep,
vicdan rahatlatan bir çare olduğunu
sorsaydın söylerdim sana.
çalakalem yazdıklarım,
uzayan sakallarım,
ve nicedir maviden geçip
siyaha meftun olan gözlerim
-ki gece en sevdiğim rengimdir-
yanıltmasın seni...
sorsaydın söylerdim sana..!
ne bir aşkın bitişine ağlayacak gözlerim
ne de yeni bir aşka filiz verecek dizelerim
sorsaydın söylerdim sana..!
bil ki;
bir kırık saz kalacak ellerimde
bir de vuslata gebe umutlarım,
yitik kelimeler lügatimde...
Yusuf AY