Bazı kimseler, atalarımızın tecrübe mahsulü kıymetli sözlerindeki incelikleri anlamadıkları veya ters anladıkları için, ceddimize dil uzatıyorlar. Halbuki atasözlerinin çoğu hadis-i şerif mealleridir. Yahut İslam âlimlerinin sözleridir.
* “Geç olsun da güç olmasın!” atasözüne de saldırılmaktadır. İnsanın fıtratında acelecilik vardır. Kur’an-ı kerimde mealen “İnsan pek acelecidir” buyuruluyor. [İsra 11]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
“Acele şeytandan, teenni Allahtandır.” [Tirmizi]
“Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.” [Beyheki] [Teenni, acelenin zıddıdır]
O halde, işlerde acele etmemeli ve hemen karar vermemelidir! Acele ile verilen kararlara şeytan karışır. Nefsin istediği bir şey hatıra gelince şeytan, "Fırsatı kaçırma, hemen yap!" der. Onun için kalbe gelen şeyi yapmadan önce, bu işten Allahü Teâlâ razı olur mu, sevap mıdır, günah mıdır diye düşünmelidir! Günah değil ise yapmalıdır! Böylece teenni edilmiş, yani acele edilmemiş olur. Yalnız 5 yerde acele gerekir:
1- Misafir gelince yemek vermeli!
2- Günah işleyince, tevbe etmeli!
3- Vakti girince namazı kılmalı!
4- Çocuklara din bilgilerini ve namaz kılmayı öğrettikten sonra, büluğa erip dengi çıkınca, hemen evlendirmeli! Hadis-i şerifte, “Üç şeyi geciktirme! Namazı vakti girince kıl, cenaze namazını hemen kıl! Kızını dengi isteyince, hemen ver!” buyuruldu. O halde, namazını kılan, günahlardan sakınan ve nafakasını helalden kazanan biri bulununca, kızını hemen onunla evlendirmelidir! hadis-i şerifte, “Dinini, ahlakını beğendiğiniz bir kimse, kızınıza talip olursa, hemen evlendirin! Evlendirmezseniz, fitne ve fesada sebep olursunuz” buyuruldu. (Tirmizi)
5- Defin işini de acele yapmalıdır!
İbadetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ölmeden önce tevbe edin. Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele edin. Allahü Teâlâyı çok hatırlayın. Zekât ve sadaka vermekte acele edin. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşun!” [İbni Mace]
“En akıllınız, ölümü çok hatırlayan, ahiret için azık toplamakta acele edendir.” [Taberani]
“Sadaka vermekte acele edin, çünkü bela sadakayı geçemez.” [Beyheki]
Zekâtını vermeyen ve malını ahiret yolunda sarf etmeyen kimse, fakir olunca çok pişman olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Tesvif eden helak olur.” [Berika] [Tesvif, hayırlı iş yapmayı sonraya bırakmaktır.]
Tembellik, bir işi geciktirmek, sonraya bırakmak nasıl kötü ise, acele etmek de kötüdür. Bunun biri ifrat, diğeri tefrittir. Dinimiz orta yolu, aşırılıklardan uzak olmayı emretmektedir. Hadis-i şerifte, “Aşırı giden helak olur” buyuruldu. Bir kimse, müsrif olursa buna ifrat denebilir. Bir kimse de cimrilik ederse, buna da tefrit denebilir. Dinimiz, her iki aşırılığı da yasaklamıştır. Furkan suresinin 67. âyet-i kerimesinde, israf edenlerle cimrilik edenler kötülenmiş, ikisinin ortası olanlar övülmüştür.
Acele eden fütura düşer. Yani gevşeklik ve bezginlik hasıl olur. Hayırlı bir işin olması için acele eden, gecikince, bezginliğe, ümitsizliğe düşer. Dua eder, hemen duasının kabul olmasını ister. Duası gecikince duayı bırakır, maksudundan mahrum kalır. Acele edenin ihlası, takvası bozulabilir. Şüpheli şeylere, hatta haramlara dalabilir. Namaz kılarken acele eden, tadil-i erkanı terk edebilir. Hızlı okurken tecvide uymayabilir, yanlış okuyabilir. Onun için ağırbaşlı olmalı, düşünerek hareket etmelidir.
* “İyilikten maraz doğar” ve “İyiliğe iyilik olsaydı kara öküze bıçak olmazdı” atasözlerine saldırıyorlar. Bu sözlerin iyilik etmeyi engellediğini sanıyorlar. Genel olarak kötü kimseler, kadirşinas değildir, nankördür. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen “Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları [kötüleri] zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar” buyuruluyor. (Tevbe 74)
Demek ki kötü kimselerin, kendilerine iyilik edenlere zararları dokunabilir. Bunun için atalarımız, “İyilik et kele, duyursun seni ele” de, demişlerdir. Bu atasözleri, iyiliğin mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor, kötülere iyilik edince onlardan bazı zararların gelebileceğini gösteriyor.
Hazret-i Ali, “Kerim kimse, iyilik görünce yumuşar, kötü kimse de, kendisine iyilik yapılınca katılaşır” buyuruyor.
Hazret-i Ömer de, “Kötü insanları mürüvvetsiz veya mürüvvetlerinin az olduğunu gördüm” buyurmaktadır.
Ebu Amr bin Ala buyuruyor ki:
“İyiye ihanet edince, kötüye iyilik edince, akıllıyı sıkıntıya sokunca, ahmağa acıyınca, kötü ile düşüp kalkınca şerrinden sakın!”
Allahü Teâlâ, “Kendisine iyilik edene kötülük eden, benim nimetime nankörlük etmiş olur, kendisine kötülük edene iyilik eden de, bana şükretmiş olur” buyuruyor. Bir menfaat elde etmek için seninle arkadaşlık edenin şerrinden sakın! Çünkü beklediği şey kesilince; özür kabul etmez. (Şuab-ül-iman)
* “Güzele bakmak sevaptır” sözünün sanki tek anlamı varmış gibi tenkit edilmektedir. Güzele rağbet etmeyen olmaz. Çünkü hadis-i şerifte, “Allah güzeli sever” buyuruluyor. Mubah olanı güzeli sevmek, ona rağbet kınanmamalıdır. Hakimin rivayet ettiği “Alinin güzel yüzüne bakmak ibadettir” hadis-i şerifi de, helal olan güzele bakmanın sevap olduğunu göstermektedir.
Berikada diyor ki:
“Güzel yüze bakmak gözü kuvvetlendirir” hadis-i şerifi, bakması helal olan şeylere bakmanın faydasını bildirmektedir. Yoksa haram olan yabancı kadınlara bakmak, gözü zayıflatır ve kalbi karartır.
İmam-ı Gazali hazretleri de buyurdu ki:
Bir kimseyi, ettiği iyilikten dolayı değil, bizzat zatından dolayı sevmek, yok olup tükenmeyen gerçek sevgidir. Bu da güzeli sevmek demektir. Güzelliği anlayan güzeli sever. Güzelliği sevmek, güzelliğin zatındandır. Çünkü ondaki güzelliği anlamak, zevkin kendisidir. Güzeli anlamak da bir zevktir. Akarsu, yeşillik ve tabiattaki güzellikler yiyip içildikleri için değil, sırf güzel oldukları için sevilir. Bu, insanın elinde olmayan sevgidir. Güzel bir çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelir. Ruhun Allahü Teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emirlerine uymasına sebep olur. Allahü Teâlânın güzel olduğu bilinirse, Onu da sevmemek imkansızdır. O ise, güzeller güzelidir. Hadis-i şerifte, “Allah güzeldir, güzeli sever” buyuruldu. Kendine hiçbir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş duyu ile de anlaşılmayan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır. Güzel ahlak böyledir. İmam-ı azamı ve birçok evliyayı güzel vasıflarından dolayı severiz. [Güzel bir kitap, güzel bir şiir, güzel bir bina, güzel bir bahçe, güzel bir idare, güzel ahlaklı bir idareci, güzel bir alet, güzel yemekler, güzel içecekler, güzel öten kuşlar, güzel çiçekler. Tabiatta güzel olan ne varsa sırf güzel olduğu için sevilir.] Mutlak güzel, eşi, benzeri olmayan yalnız Allahü Teâlâdır.
Ne iyi o gözler ki, hep güzele bakıyor.
Ne talihli o kalb ki, Onun için yanıyor.