Şanlıurfa’da gerçekten nam yapmış şair ve yazarlar çıkmıştır. Rahmetle andığımız bu yazarları gelecek nesillere tanıtmamız gerekmektedir. Ancak bunu söylemek mümkünmü ? hayır. Şair ve yazarlarımızı genç nesiller tanımıyorlar. Müzik müzesinde ıslan sanatçılarımızın heykelleri var ise ziyaretçilerin gördüklerinde etkileniyor ise Şair ve yazarlarımızın bulunduğu bir müze de gerek valiliğin gerekse de belediyenin üstlenmesi ile greçekleşebilir.
Bu köşemde Şanlıurfalı yazarları tanıtmaya çalışacağım.M.Hulusi Kılıçarlsan urfa kurtuluş destanını yazan bir şairimiz.
M.Hulûsi KILIÇARSLAN (Şair-Yazar): Osman Efendi namında bilgin bir zatın oğlu olarak 1907 yılında Urfa’da doğdu. Ünlü alim ve bilgin Hacı Abdülvahit Hoca’nın himmetiyle yetişti. Arapça ve Farsça öğrendi. . Ahlaken dürüst olduğundan hemen hemen her Urfalının sevgisini kazandı. Çiftçilikle uğraşmış hayatını bu yolla kazandı. Devrinin sanat ve edebiyat ortamını yakından izleyen şair, M.Akif Ersoy tarzında Vatan ve Millet konularını işleyen şiirler yazmıştır. Yaşadığı dönemde Urfa’da öğretmenlik yapan şair Halide Nusret Zorlutuna ile sanatsal dostluk kurmuş, güçlü milli şiirlerini Halide Nusret, Urfa kurtuluşunu konu alan "Aşk ve Zafer" adlı romanında kullanmıştır. Şiirleri Urfa’nın kurtuluşunda okunarak büyük ilgi uyandırmıştır. En önemli şiiri "Urfa Kurtuluş Destânı" dır. Sağlığında şiirlerini yayınlamamıştır. Hulusi Kılıçarslan, 6 Haziran 1990 tarihinde Ankara’da vefat etti.
Şiirlerinden örnekler:
Urfa Kurtuluş Destânı’ndan dörtlükler
Kılıçlar parladı erler öğündü
Zulme esarete meydan dediler
Allahım o nasıl bir kara gündü
Şafaklar söktürür al kan dediler
Bir bulut çökmüştü Türk hilaline
Baykuşlar üşmüştü gülün dalına
Baktıkça vatanın hasta haline
Sen sağ ol biz sana kurban dediler
Eller silahsızdı kalpler yaralı
Her taraf mezarlık herşey karalı
Türkoğlu aslından gör istiklali
Yaratsın bir ulu destân dediler. 118
OLUR
Dünya kâh kış, kâh bahar, kâh kar olur, sis olur.
Kâh her yer çiçeklenir gül olur, nergis olur.
Kimse bilmez fakirin, fukaranın halinden;
Soğan kâh acı lokma, kâh yerde bir lüks olur.
Sizde kömür, mutfağın kapkara bir molozu,
Bizim eve uğrarsa, başımıza süs olur.
Hazmı ne kadar müşkül, şu dost sözü tenkidin;
Kardeşine takılsan, aranızda küs olur.
Ne feyizli bir yerdir; şu bizim Belediye...
Ora ümmi de girse, hemen mühendis olur.
Alemde iyi huydur insanlığın baştacı,
Melek huysuzlaşınca, derâkab iblis olur.
Harran suya kavuşsa, görün o zaman Urfa
Bir toprak denizinin kıyısında Nis olur.
Kalemimin ucunda söylenecek sözler çok !...
Zülfüyarı gözetler, söylemez, sus pus olur.
Urfa, Kasım 1960